12 Haziran 2013 Çarşamba

HEXAGONAL SUYU TANIYALIM - BÖLÜM 3


Hexagonal Suyu Tanıyalım – Bölüm 3

Hücrelerimizin içerisindeki su dışarısındaki sudan yapısal olarak farklıdır. 1989 senesinde suyun iki fazlı yapısal özelliği olduğu önerilmiştir; Birlikte dönen moleküller ile karakterize edilen ahenkli (koherent) faz suyun elektrodinamik özellikleri ile, rastgele dönen moleküller ile karakterize edilen düzensiz dalgalı faz ise suyun termodinamik özellikleri ile özdeşleştirilmiştir. Philippa Wiggins ve arkadaşları her hücrenin içerisinde değişken mikro-etki alanları olduğunu ve burada hem düşük yoğunluktaki hexagonal suyun, hemde yüksek yoğunluktaki düzensiz suyun kritik bir rol oynayarak hücre içerisindeki eriyik balansını koruduğunu öne sürmüşlerdir. Bu iki-halli hücresel su teorisi yapısal düzenleyici iyon denilen belirli iyonların suyun yapısallaşmasını teşvik ettiği ve yapısal bozucu olarak adlandırılan belirli iyonların da suyun yapısallaşma cesaretini kırdığı gerçeğine dayanmaktaydı.

Potasyum (K+) hücre içerisinde yüksek yoğunlukta bulunan bir yapısal bozucu iyondur ve doğal olarak hexagonal yapının çekimi ile çekilmektedir. Diğer yandan Sodyum (Na+) ise yapısal düzenleyici bir ion olup yoğunlukla hücrenin dışında bulunmaktadır. Wiggins’ in çalışması yapısal bozucu iyonların hexagonal suyun daha düzensiz forma dönüşmesi ile bozulan lokal ozmotik basınç gradyentleri yarattığını göstermiştir. Böylelikle araştırmacılar resimde görüldüğü gibi birbirlerine sıkıca bağlı hexagonal su yapısı sayesinde toksinler ve kirleticilerin bağ yapamadığı hücrelerin sağlıklı, gevşek bağlı pentagonal yada düzensiz su yapısına sahip olan ve tüm toksin ile kirleticilerin bağlanmasına müsait hücrelerin ise sağlıksız (kanser hücreleri dahil) olduklarını kanıtlama olanağını bulmuşlardır. Bu bize primer medikal yaklaşım olarak “Su” kullanılacak bir geleceğin çok uzak olmadığını işaret etmektedir.

Su vücudumuzun ana enerji kaynağıdır. “Your Body’s Many Cries for Water” adlı kitabın yazarı tanınmış Dr. Batmanghelidj, suyun hücre membranı boyunca akışının bir hidroenerji santrali türbinine benzer bir elektrik enerjisi üretmekte olduğunu belirtmiştir. Su hücre içerisine doğru hareketlendiğinde gerekli olan elektrik enerjisini yaratır, hücre rezervlerini yükseltir ve artık maddeleri toplayarak hücreyi terk eder. Hexagonal suyun yapısından dolayı daha fazla enerji tutabilme kapasitesi olduğu düşünüldüğünde yaşayan organizmalar için önemi de anlaşılabilmektedir. Hexagonal su tüketimi ile arttırılabilen vücut elektrik enerjisi deneyinde kullanılan fareler % 47 daha uzun süre yüzebilmiş ve karaciğerlerinde daha fazla glukojen (saklanabilen enerji kaynağı) tutabilmişlerdir ki bu bir atlet yada sporcu için inanılmaz bir anlam içermektedir. Öğleden sonraları içilen bir bardak hexagonal su bile birçok kişide bir doping etkisi yaratarak yorgunluk hissetmelerinin önüne geçmektedir.



Devam Edecek ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.