19 Temmuz 2014 Cumartesi

JEL TAMOKSiFEN; MEME KANSERiNE KARŞI YAN ETKiSi AZ YENi CEPHANE


The Wahington Post, 15 Temmuz 2014

American Association for Cancer Research tarafından Clinical Cancer Research’ de yayımlanan yeni bir araştırma makalesinde tamoksifen’ in aktif içeriği olan 4-OHT jel formunun östrojene duyarlı DCIS (duktal karsinom in situ) tanılı meme kanseri hastalarının meme cilt yüzeyine uygulanması ile hücre proliferasyonunun oral tablet tamoksifene eşdeğer azaltıldığı ve daha az yan etkiler oluştuğu açıklandı.

Tamoksifenin yan etkileri sıcak basması, vajinal kuruluk, ölümcül olabilecek kan pıhtılaşması ve rahim kanserine kadar ulaşmaktadır. Jel formunun meme cilt dokusunda konsantre olması nedeniyle kan dolaşımına fazla geçmemesi vücudun diğer bölgelerinde maruz kalım oranını minimize ederek özellikle pıhtılaşma ve rahim kanseri risk yükselmesini engelleyebilmektedir.

Araştırma yazarı Northwestern University Feinberg Chicago School of Medicine da cerrahi onolog olan Seema Khan, jel formunun cilde aplikasyonunu takip eden 10 hafta içerisinde meme dokusundaki kanser hücre büyüme markerinde oral tamoksifen ile aynı değerde azalma sağlandığını ve jel formundan hem nüksetme riskini azaltma yönünde hem de hastalıktan ilk korunmayı sağlama yönünde yaralanılabileceğini açıklamıştır.

Araştırma katılımcılarının sayısı arttırılarak çalışmalara devam edilmesi gündemdedir. Araştırmalar için jel formunu geliştiren firma şu an için ticari üretim yapmadığından Dr. Khan çalışmalara benzer bir metabolit olan Endoksifen üzerinden de devam etmektedir.

Zindelikler Dileriz...

18 Temmuz 2014 Cuma

EK CERRAHi MÜDAHALE iLE HER iKi MEMEYi ALDIRMAK YAŞAMI UZATMAYABiLiR


The Time, 17 Temmuz 2014

Minnesota Üniversitesi araştırmacıları meme kanserinin bazı formlarında ekstrem cerrahi müdahalenin hayatta kalım oranlarını değiştirmediğini açıkladılar.

Journal of the National Cancer Institute’ da yayımlanan araştırmada bilim insanları Evre I ve Evre II tanılı hastalarda nüksetmiş kanserlere ait veriler üzerinde bir modelleme geliştirip hayatta kalım beklentilerini hesaplamaya çalıştılar. Araştırmanın amacı bir memesinde kanser tanısı konulan hastalarda diğer memenin cerrahi müdahale ile alınmasının bu ‘meme’ dokusunda kanser tanısının % 90’ a kadar engellenebildiğinin bilinmesine rağmen diğer organlarda nüksetme ve bağlı total hayat beklentisine ait verilerin çok az oluşuna ışık tutmak olarak açıklandı.

Araştırmalar ve modellemelerin sonucunda yapılan açıklamada meme kanseri tanısından sonra diğer memesini cerrahi müdahale ile aldıran kadınlar ile aldırmayanlar arasındaki hayatta kalım farkı tanıdan 20 yıl sonra % 1’ den az olarak açıklandı. Araştırma bulguları aynı zamanda TIME’ ın daha önce hakkında yazmış olduğu metastatik hastalıktan sonra ek bir cerrahi müdahale ile meme ve lenf nodlarını aldıran kadınların sadece kemoterapi alan gruba dahil kadınlardan daha fazla bir hayatta kalım oranına sahip olmadığına ulaşmış olan araştırma ile de örtüşmüş oldu.

Mumbai Tata Memorial Hospital araştırmacıları 2005-2013 yılları arasında ‘metastatik’ hastalık tanısı almış ve 6 kür kemoterapiye cevap vermiş olan 305 kadını ele almışlardı. 173 kadına ek cerrahi müdahale (total ya da kısmi meme + lenf nodu) ve radyoterapi uygulanırken 177 kadın sadece kemoterapi ile sonlandırılmıştı. 2,5 sene sonra yapılan kontrollerde ise beklenenin tersine radyoterapi ve cerrahi müdahale gören grubun riskinin artmış olduğu sonucuna ulaşılmıştı. Bulgular sonrasında doktor ve hastalara hayatı uzatmaya çalışmak için ek bir bıçak altına yatma ve/veya radyasyon terapisi almanın daha fazla komplikasyonlara sebep olacağı hakkında uyarılar yapılmıştı.

İlk paragrafta bahsettiğimiz son araştırma sonrası görüş bildiren diğer araştırmacılardan bazıları ise profilaktik mastektomiyi (iki meme dokusunun da alınması) hayat kalitesi ve zihinsel huzura olan katkıları nedeniyle halen desteklediklerini belirtmişlerdir.

Zindelikler Dileriz…

7 Temmuz 2014 Pazartesi

YÜKSEK KALSiYUM DEĞERLERi OVER KANSERi HABERCiSiMi?


Gynecologic Oncology Ocak sayısında yayımlanan ve Wisconsin Üniversitesi Tıp Fakültesi ile The Comprehensive Cancer Center of Wake Forest tarafından fonlanan araştırmanın sonuçlarında kanda bulunan yüksek kalsiyum değerlerinin over kanseri habercisi olabileceği açıklandı.

Over kanseri ileri aşamaya gelinceye kadar tanısı zor olan bir kanser türüdür. Bu nedenle araştırmacılar başarılı bir tedavi sürecine destek olabilecek erken tanı yöntemleri üzerinde çalışmaktadırlar.

Kandaki kalsiyum seviyeleri iki farklı yol ile değerlendirilebilmektedir; total kalsiyum ve iyonize serum kalsiyum. Total kalsiyum bir litre kanda bulunan kalsiyum değerini, iyonize serum kalsiyum ise bir litre kandaki serum albumin proteinine bağlanmış olan kalsiyum değerini göstermektedir. Araştırma yazarları kanser epidemiyologları Dr. Gary G. Schwartz, PhD ve Dr. Halcyon G. Skinner, PhD, nin yola çıkışlarını da birçok over kanseri vakasında kalsiyum değerlerini yükselten paratiroid hormon-bağımlı protein salgılanması oluşturmuştur.

Kalsiyum değerleri ile over kanseri ilişkisini gösterebilecek olan iki büyük araştırmanın ilkinde over kanserinden hayat kaybetme riskinin total kalsiyum değerindeki 0.1 mmol/L lik yükselme ile % 52, iyonize serum kalsiyum değerindeki 0.1 mmol/L lik yükselme ile ise % 144 artış gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. İkinci araştırmada da benzer olarak total kalsiyum değerindeki 0.1 mmol/L lik yükselmenin over kanseri riskini % 63 arttırdığı belirlenmiştir.

Hiperkalsemi adı verilen yüksek kalsiyum değerleri kanserden farklı diğer medikal sorunların habercisi de olabilmektedir. Araştırmanın amacı basit bir kan testi ile over kanseri erken tanısına destek olmaktır ve yazarlar farklı araştırmalar ile sonuçların kesinleştirilmesi gerekliliğini belirtmişlerdir.

Zindelikler Dileriz...