Hexagonal Suyu Tanıyalım – Bölüm 1
Geçmişte atalarımız evlerinin dışına bir kavanoz bırakırlardı ve her sabah rutin ritüelleri bu kaptaki suyu içmekle başlardı. Vücuda ilk giren bu su, serin, taze ve sağlık dolu olurdu.
Kimyasal açıdan sıradan H²O formulü ile ifade edilen su ile arasında bir farklılık olmamasına rağmen günümüzde yapılan klinik denemeler sonucunda da ortaya çıkan sonuçlar çiy damlacığı suyunu içmenin sağlık açısından büyük farklılıklar yarattığını göstermiştir.
Bunun nedeni suyun iç yapısında yatmaktadır. Çiy damlacığı suyu ultra-saf yapısallıkta bir sudur ve içinde bulunan “yaşayan” su bilgisi vücudumuzun hücresel sıvısının (%70 i su olan) yapısını da organize edip naturel düzenine sokabilmektedir. Çıplak ayak ile sabahları çiy üzerinde yapılan yürüme terapilerinin esasıda bu temele dayanmaktadır.
Doğa’ nın kendi manyetik alanları, vorteksleri, türbülansları ve infrared enerjisi (FIR) ile yaratmış olduğu bu saf, enerji dolu ve alkali suyun adı “Hexagonal Su” dur ve aynı çiy yada kar tanelerinde olduğu gibi vücudumuzun sağlıklı DNA ve makromoleküllerinin etrafınını da sarmalamaktadır.
Su, vücudumuzu besleyen dağıtım sistemindeki bir solvent olmasının dışında hücresel reaksiyonu ateşleyen elektromanyetik akımlarında geçtiği bir anayoldur. Hücrelerin birbiryle iletişimi için bir rezonans alanı ve DNA lar için data transferi ortamıdır, yani su, taşır, stabilize eder, sinyalize eder, yağlar ve yapılandırır. Hexagonal su ise daha iyi taşır, daha güçlü stabilize eder, daha şeffaf ve temiz sinyalize eder, daha üstün yağlama yapar ve daha yüksek düzeyde yapılandırma sağlar.
Suyun birçok yapısal formu bulunduğu halde en stabil formlarının pentamer ve haxamer olduğu bulunmuştur. Pentamer 5 adet hidrojen bağına sahip moleküllerden, hexamer ise 6 adet hidrojen bağına sahip moleküllerden oluşmaktadır. Hexagonal su içerisindeki hidrojen atomlarının 104.5⁰ yerine daha dik olan 109.5⁰ açı ile bağlanmış olması oluşan suyun tümleşik karakteristik göstermesini ve elektronlarının birlikte dairesel dönüş yaparak anlık bilgi taşımasını sağlamaktadır.
Normal su ile hexagonal formdaki su arasındaki fark, bir parça quartz ile bir quartz kristali arasındaki fark ile aynıdır. Kimyasal formül olarak her ikisi de aynı olduğu halde (silikon dioksit) bir quartz parçası yapısal olarak düzensizdir ve opak bir görünümü vardır. Quartz kristali ise geometrik olarak mükemmeldir ve kristal şeffaflığındadır. İşte bilgisayar ve saat endüstrisi tarafından sadece quartz kristal kullanılmasının nedeni budur çünkü bilgi transferi sadece kristal formun sahip olduğu piezoelekrik özellikler sayesinde gerçekleştirilebilir. Hexagonal su da benzer şekilde metabolizma işlevinin, protein ve DNA stabilitesinin, enerji ve bilgi transferinin vücudumuzda en verimli bir şekilde sağlanabileceği yoldur.
Hexagonal su stabil halde tutulabilirmi ?Bunun cevabı “Evet” dir. Su, bir manyetik alan içerisine alınarak moleküllerinin düzenli bir geometrik hale gelmesi sağlanabilse de bu alan kaldırıldığında yeniden düzensiz hale geçebilmektedir. Fakat özel bir enerji alanı ile, aynı dünyamızın çekirdeğinin çalışma düzeni gibi, moleküllerin terbiye edilerek birlikte döngüye başlaması ve yapısını stabil tutacak bir iç manyetik alanın yaratılması mümkündür ve günümüzde kullanılmaktadır.
Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı hexamer su moleküllerinin tünelleme mikroskopi tekniği ile fiziksel olarak görülebildiği laboratuvarlardan biridir. Normal suyun yoğunluğununn 0⁰ de 1.00 gr/cm-³ olduğu bilinse de hexagonal suda bu değerin makromoleküller arasında 0.96 olduğu bulunmuştur. Bu küçük değer değişikliği bile bize hexagonal suyun 4 adet komşu molekülü olduğunu (normal suda bu sayı 5 moleküldür) ve düşük yoğunluğu sebebi ile hücreler tarafından daha kolay absorbe edileceğini göstermektedir.
Nükleer Manyetik Rezonans (NMR) bize moleküllerin bir manyetik ayarlamadan sonra orjinal pozisyonlarına dönmek için gerekli olan zamanı göstermektedir. Bu süre molekülün büyüklüğüne, şekline ve hareket özgürlüğüne bağımlıdır. Dr. Raymond Damadian NMR’ ın bir başka formu olan MRI ile kanser hücreleri ararsındaki suyun moleküler yapısını incelemeye başladığında kanserli hücrelerin sağlıklı hücrelere göre düzensiz formda suya sahip olduğunu bulmuş ve MRI tekniğinin kanser teşhisinde kullanılmasını ilk kez önermiştir.
Kansere karşı kendi savunma mekanizmamız olan bağışıklık sistemimiz ise karanlık alan mikroskopi tekniği ile yapılan canlı kan analizleri ile incelenmiştir. Özellikle kırmızı kan hücrelerinin birbirlerine yapışması anlamına gelen “Roleau” durumunun dokular arasındaki hücresel oksijen alışverişini ve hücresel verimi düşürmesi dolaşım ve lenf sisteminde, dolayısı ile bağışıklık sisteminde de bir düşüşe sebep olmaktadır. Biyokinetist Stefan Schoeman tarafından yapılan araştırmalar sonucunda ise hexagonal su tüketiminin dakikalar içerisinde %80 e varan yarar sağladığı açıklanmıştır.
Dr. Mu Shik Jhon tarafından yapılan araştırmalar ise sağlıklı bir DNA ve protein etrafındaki ilk tabaka suyun hexagonal yapıda olduğunu göstermiştir. Bu su DNA yı bozulma yaratabilecek tüm dış enerjik etkilerden korumaktadır. Anormal DNA görüntülemelerinde ise bu suyun düzensiz formda olduğu bulunmuştur.
Devam Edecek ...
Geçmişte atalarımız evlerinin dışına bir kavanoz bırakırlardı ve her sabah rutin ritüelleri bu kaptaki suyu içmekle başlardı. Vücuda ilk giren bu su, serin, taze ve sağlık dolu olurdu.
Kimyasal açıdan sıradan H²O formulü ile ifade edilen su ile arasında bir farklılık olmamasına rağmen günümüzde yapılan klinik denemeler sonucunda da ortaya çıkan sonuçlar çiy damlacığı suyunu içmenin sağlık açısından büyük farklılıklar yarattığını göstermiştir.
Bunun nedeni suyun iç yapısında yatmaktadır. Çiy damlacığı suyu ultra-saf yapısallıkta bir sudur ve içinde bulunan “yaşayan” su bilgisi vücudumuzun hücresel sıvısının (%70 i su olan) yapısını da organize edip naturel düzenine sokabilmektedir. Çıplak ayak ile sabahları çiy üzerinde yapılan yürüme terapilerinin esasıda bu temele dayanmaktadır.
Doğa’ nın kendi manyetik alanları, vorteksleri, türbülansları ve infrared enerjisi (FIR) ile yaratmış olduğu bu saf, enerji dolu ve alkali suyun adı “Hexagonal Su” dur ve aynı çiy yada kar tanelerinde olduğu gibi vücudumuzun sağlıklı DNA ve makromoleküllerinin etrafınını da sarmalamaktadır.
Su, vücudumuzu besleyen dağıtım sistemindeki bir solvent olmasının dışında hücresel reaksiyonu ateşleyen elektromanyetik akımlarında geçtiği bir anayoldur. Hücrelerin birbiryle iletişimi için bir rezonans alanı ve DNA lar için data transferi ortamıdır, yani su, taşır, stabilize eder, sinyalize eder, yağlar ve yapılandırır. Hexagonal su ise daha iyi taşır, daha güçlü stabilize eder, daha şeffaf ve temiz sinyalize eder, daha üstün yağlama yapar ve daha yüksek düzeyde yapılandırma sağlar.
Suyun birçok yapısal formu bulunduğu halde en stabil formlarının pentamer ve haxamer olduğu bulunmuştur. Pentamer 5 adet hidrojen bağına sahip moleküllerden, hexamer ise 6 adet hidrojen bağına sahip moleküllerden oluşmaktadır. Hexagonal su içerisindeki hidrojen atomlarının 104.5⁰ yerine daha dik olan 109.5⁰ açı ile bağlanmış olması oluşan suyun tümleşik karakteristik göstermesini ve elektronlarının birlikte dairesel dönüş yaparak anlık bilgi taşımasını sağlamaktadır.
Normal su ile hexagonal formdaki su arasındaki fark, bir parça quartz ile bir quartz kristali arasındaki fark ile aynıdır. Kimyasal formül olarak her ikisi de aynı olduğu halde (silikon dioksit) bir quartz parçası yapısal olarak düzensizdir ve opak bir görünümü vardır. Quartz kristali ise geometrik olarak mükemmeldir ve kristal şeffaflığındadır. İşte bilgisayar ve saat endüstrisi tarafından sadece quartz kristal kullanılmasının nedeni budur çünkü bilgi transferi sadece kristal formun sahip olduğu piezoelekrik özellikler sayesinde gerçekleştirilebilir. Hexagonal su da benzer şekilde metabolizma işlevinin, protein ve DNA stabilitesinin, enerji ve bilgi transferinin vücudumuzda en verimli bir şekilde sağlanabileceği yoldur.
Hexagonal su stabil halde tutulabilirmi ?Bunun cevabı “Evet” dir. Su, bir manyetik alan içerisine alınarak moleküllerinin düzenli bir geometrik hale gelmesi sağlanabilse de bu alan kaldırıldığında yeniden düzensiz hale geçebilmektedir. Fakat özel bir enerji alanı ile, aynı dünyamızın çekirdeğinin çalışma düzeni gibi, moleküllerin terbiye edilerek birlikte döngüye başlaması ve yapısını stabil tutacak bir iç manyetik alanın yaratılması mümkündür ve günümüzde kullanılmaktadır.
Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı hexamer su moleküllerinin tünelleme mikroskopi tekniği ile fiziksel olarak görülebildiği laboratuvarlardan biridir. Normal suyun yoğunluğununn 0⁰ de 1.00 gr/cm-³ olduğu bilinse de hexagonal suda bu değerin makromoleküller arasında 0.96 olduğu bulunmuştur. Bu küçük değer değişikliği bile bize hexagonal suyun 4 adet komşu molekülü olduğunu (normal suda bu sayı 5 moleküldür) ve düşük yoğunluğu sebebi ile hücreler tarafından daha kolay absorbe edileceğini göstermektedir.
Nükleer Manyetik Rezonans (NMR) bize moleküllerin bir manyetik ayarlamadan sonra orjinal pozisyonlarına dönmek için gerekli olan zamanı göstermektedir. Bu süre molekülün büyüklüğüne, şekline ve hareket özgürlüğüne bağımlıdır. Dr. Raymond Damadian NMR’ ın bir başka formu olan MRI ile kanser hücreleri ararsındaki suyun moleküler yapısını incelemeye başladığında kanserli hücrelerin sağlıklı hücrelere göre düzensiz formda suya sahip olduğunu bulmuş ve MRI tekniğinin kanser teşhisinde kullanılmasını ilk kez önermiştir.
Kansere karşı kendi savunma mekanizmamız olan bağışıklık sistemimiz ise karanlık alan mikroskopi tekniği ile yapılan canlı kan analizleri ile incelenmiştir. Özellikle kırmızı kan hücrelerinin birbirlerine yapışması anlamına gelen “Roleau” durumunun dokular arasındaki hücresel oksijen alışverişini ve hücresel verimi düşürmesi dolaşım ve lenf sisteminde, dolayısı ile bağışıklık sisteminde de bir düşüşe sebep olmaktadır. Biyokinetist Stefan Schoeman tarafından yapılan araştırmalar sonucunda ise hexagonal su tüketiminin dakikalar içerisinde %80 e varan yarar sağladığı açıklanmıştır.
Dr. Mu Shik Jhon tarafından yapılan araştırmalar ise sağlıklı bir DNA ve protein etrafındaki ilk tabaka suyun hexagonal yapıda olduğunu göstermiştir. Bu su DNA yı bozulma yaratabilecek tüm dış enerjik etkilerden korumaktadır. Anormal DNA görüntülemelerinde ise bu suyun düzensiz formda olduğu bulunmuştur.
Devam Edecek ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.