29 Nisan 2014 Salı

GECE BANYODA KIRMIZI IŞIK? ÇALAR-SAATiN EKRANI? MEME KANSERiNDEN KORUNMADA YAĞ YAKIMI VE DÜZENLi UYKU HAKKINDA BiLMEDiĞiMiZ BAZI DETAYLAR



Yağ, hormonlarınızda tahribat yaratarak kendisini yakmanızı engeller. Melatonin, serotonin ve dopamin gibi motivasyonunuz, ruhsal durumunuz, uykunuz ve açlık hissinizi etkileyen hormonlarınız arasındaki denge ise gelişiminiz ve vücudunuzun yenilenmesi için gerekli şartlardandır. Bu dengenin oluşamaması ise yağ depolanmasını yaratan nedenlerden biridir.

Düzenli uyku, tüm bu hormonların regülasyonunda önemli bir role sahiptir. Uyku döngünüzü gözden geçirmek ve mışıl mışıl uyumanızı sabote eden suçluları bulmak istiyorsanız aşağıdaki önerilerimiz yardımcı olacaktır;

1# Gece yenilen yemek ve atıştırmalıklar vücudunuzun uyku esnasındaki soğuma döngüsünü bozar ve aynı zamanda insülin seviyelerinizi yükseltir. Sonuç olarak hem hücre destekçisi melatonin hem de büyüme hormonları daha az salgılanır.
Önlem: Kestirmeye gitmeden 3 saat önce yemek yemeyi bırakınız…

2# Çok küçük miktarda bir yapay ışık bile melatonin ve dolayısı ile büyüme hormonu salgısında baskılanmaya neden olur. Işığa maruz kaldığınız süre boyunca kortizol hormonunuz da normalden yüksek seyreder.
Önlem: Kuvvetlice perdelenmiş karanlık bir ortamda uyumanız gerekir. Alarmlı çalar-saatiniz var ise ekran ışığını size bakmayacak bir yöne doğru çevirmeniz yararlıdır... Ciddiyiz

3# Yatak odanızda bulunan ve elektromanyetik alan yayıcısı tüm elektrikli cihazlar epifiz bezinin çalışma sisteminde bozukluk yaratarak melatonin ve serotonin salgısını etkilerler. Araştırmalar elektromanyetik alanların (EMF) kanser riskini yükselttiğini de göstermiştir.
Önlem: Yatak odanızda elektrikli cihaz kullanmayınız. Eğer mecbursanız aranızda en az 90 cm’ lik bir mesafe bırakmaya dikkat ediniz.

4# Uykuya gitmeden önce içilen her sıvının gece sizi tuvalete taşıma olasılığı vardır. Tuvalete çıkmanın uyku düzeninizi bozması dışında yaktığınız her tuvalet lambasının melatonin salgınızı bloke edeceğini de unutmamanız gereklidir.
Önlem: Uyumayı planladığınız saatten 2 saat öncesinde sıvı alımını bırakınız. Tuvaletinizde ise gece için mutlaka bir kırmızı ışık kaynağı bulundurunuz ve standart ışığı açmayınız.

5# Düzenli egzersizin uyku düzenine faydası herkes tarfından bilinmektedir. Gece geç saatlerde uygulanan bir kardiyo antrenmanı ise vücut ısısını yükselteceğinden melatonin salgısının blokajına neden olmaktadır. Bu antrenman sonrası beyin aktivitelerinizi canlandıran noradrenalin, dopamin ve kortizol ile de etkileşim olacağı için uykuya dalmanız da zorlaşacaktır.
Önlem: Uyumadan 3 saat önce kardiyovasküler egzersiz programını bitirmiş olmaya çalışınız.

6# Tetikleyici hormonlar olan noradrenalin ve dopamin TV şovları seyrederken ya da internette surf yaparken yükselebilir. Oysa istenen serotonin’ in dominant hale geçmesi ve uykunuzu iyileştirmesidir.
Önlem: Uykudan önce meditasyon, kitap okumak veya yazı yazmak gibi aktiviteler zihninizi sakinleştirecektir, deneyiniz.

7# Birçok kişi uyuduğu ortamın ılık olmasını tercih eder. Fazla sıcak bir ortam ise uyku halinde olan vücudun doğal soğuma döngüsünü bozacağından dolayı melatonin ve büyüme hormonu salgılarının işi zorlaşır. Uyku süresince cildinizin, kemiklerinizin, kaslarınızın yenilenmesinin ve yağ yakımınızın azalması da cabası…
Önlem: Uyku ortam sıcaklığınızın en fazla 21°C olmasına özen gösteriniz. Benzer şekilde sizi sıkı sıkı saran, kalın ve vücut ısınızı yükseltebilecek pijamalar ile ağır yorganlar kullanmamaya dikkat ediniz.

8# Melatonin’in sabah saatlerinde düşmesini sağlamanız gereklidir. Uyandığınızda karanlıkta kalmaya devam ettiğiniz sürece vücudunuzun sabah olduğuna ve kalmanız gerektiğine adapte olması zorlaşır. Gün içerisinde yüksek seviyede melatonin ile dolaşmanız size yorgunluk hissi verebileceği gibi serotonin’in düşüşüne etki etmesi ise kaygı, depresyon ve açlık duygularına yol açabilmektedir.
Önlem: Uyandığınız anda perdeleri açarak ışığın girmesini sağlayınız veya aydınlık bir ortama çıkınız.

9# American Cancer Association (ACS) yaptığı araştırmalarda günde 6 saatten az ve 9 saatten fazla uyuyan kişilerde kanser riskinin arttığını belgelemiştir. Yeni araştırmalar ise günde 7 ½ saat uyuyan kişilerin daha uzun ömürlü olduklarını göstermiştir. Bireyler arasında farklılıklar olabileceği için herhangi bir çalar-saat kullanmadan kalktığınız ve kendinizi yenilenmiş hissettiğiniz uyku süresinin normal olduğu düşünülmektedir.
Önlem: Uyku sürenizin yeterli olmadığını hissediyorsanız kendinize 7 ½ saati hedef olarak koyunuz.

10# 2005 senesinde A.B.D. de tamamlanan Ulusal Uyku Anketi’ ne katılan kişilerin % 59’ u kendilerini “gün insanı”, % 41’ i ise “gecekuşu” olarak tanımlamıştır. Uykusuzluk ve uyku apnesinin daha sık görüldüğü “gecekuşu” grubunda ayrıca bu dengesizliğin neden olduğu fazla kilo alımı da görülmektedir. Uykuda geçmesi gereken zamanlarda uyanık kalmak kortizol’ü yükselterek leptin’ i azaltmakta ve büyüme hormonunu da etkileyen bir hormonal dengesizlik yaratmaktadır. Dengenin korunması için kortizol’ ün uykunuzun ikinci bölümüne denk gelen 02:00, 04:00 ve 06:00 saatlerinde bir hafif sıçrama yapmasını teşvik eden şartları yaratmanız yararlıdır.
Önlem: Kafanızı yastığa 22:00 – 23:00 saatleri arasında koymayı planlayınız.

Zindelikler Dileriz…

8 Nisan 2014 Salı

METASTAZ ÜZERiNDE ŞEFTALi ETKiSi



Sceinceblog, 25 Mart 2014

Bu ay Journal of Nutritional Biochemistry’ de yayımlanan bir çalışma şeftali ekstratında bulunan fenolik bileşik karışımlarının kullanımı ile meme kanseri metastazının önlenmesinde fareler üzerinde başarı elde edildiği sonucunu açıklanmıştır.

Texas A&M AgriLife Araştırma laboaratuarlarında gerçekleştirilen ve birkaç sene önce şeftali ile kırmızı erik polifenollerinin normal hücrelere dokunmayarak agresif meme kanseri hücrelerini baskıladığının bulgulandığı araştırmaların devamı olan çalışma, Texas A&M Universitesi, Veteriner Fakültesi, Farmakoloji ve Fizyoloji Departmanı işbirliği ile gerçekleştirilmiştir.

Araştırmada, MDA-MB-435 (yüksek metastatik karsinom) tipinde agresif meme kanseri hücreleri verilen farelerde oluşan akciğer metastazlarına ait marker genlerin ve metastazın birkaç hafta süre ile şeftali ekstratı verilen farelerde baskılandığı görüntülenmiştir. Araştırmacılar Dr. Luis Cisneros-Zevallos, Dr. David Byrne ve Dr. Weston Porter tarafından farelere verilen ekstratın insanlar açısından anlamının günde yaklaşık 2 – 3 şeftaliye eşit olduğu ve insanlar üzerinde yeni çalışmalara başlanması gerekliliğinin önemine dikkat çekilmiştir.

Şeftali polifenollerinin metastazı baskılamasının altında yatan mekanizmanın metalloproteinazların gen ekspresyonunun hedeflenerek modüle edilmesi ile bağlantılı olabileceğini öneren araştırmada birçok şeftali meyve türünün benzer polifenolik özelliklere sahip olduğu ve moleküler mekanizmaların tam anlaşılabilmesi için araştımalara devam edileceği açıklanmıştır.

“Bulgularımız önemlidir ve bu çalışmada şeftalide bulunan doğal fenolik bileşiklerin meme kanseri ve metastaz üzerindeki baskılayıcılığı laboratuar ortamında ortaya çıkartılmıştır. Sonraki hedefimiz bunu insanlar üzerinde onaylayacak deneyleri tamamlamak ve standart tedavileri destekleyici bir beslenme programı fırsatı elde etmektir.” – Dr. Cisneros-Zevallos.

Zindelikler Dileriz...

1 Nisan 2014 Salı

MATEMATiKSEL ONKOLOJi VE ADAPTiF KEMOTERAPi iLE BEKLENTiLERi ARTTIRMAK



Newsweek, 28 Mart 2014

Matematik, aciliyet gerektiren konular için pek kullanılmıyor olsa da Tampa Moffitt Kanser Merkezi yöneticilerinden Robert A. Gatenby tarafından onkologlar ile birlikte çalışmaları için istihdam edilen matematikçiler, hesap analiz öğrencilerinin yıllardır kullandığı diferensiyel denklemler aracılığı ile kanserin kaosunu çözmeye çalışıyorlar. Umut ettikleri ise, matematiksel modelleme ile kanserin ilerleyişini bir kasırganın hareketlerini önceden tahmin etmeye benzer şekilde belirleyebilmek.

Araştırmada yer alan matematikçilere göre kanseri gerçekten bilmiyoruz ve öğrenene kadar da tüm çabalarımız karanlığa kılıç sallamak ile benzer olacak; sanki aeorodinamik bilgisi olmadan uçak üretmeye çalışmak ve uçana kadar kanat ilave etmek gibi... Modern onkolojinin değişkenlik gösteren ilerlemeleri ise kimsenin hatası değil fakat herkesin problemi gibi gözükmekte.

Gatenby, kaybettiğimiz savaştan yorgun düşmüş ve 30 yıl sonra hiç kolay olmayan bir karara varmış; “Kanser, bizden daha zekidir ve medikal silahlanma strajimizden kaçabileceği yollar bulacaktır.”

1977 senesinde radyoloji derecesini edinen Gatenby, 1981’ de Philadelphia Fox Chase Kanser Merkezi için çalışmaya başlamış ve insan genomunda kanserin doğuşu ile ilgili en büyük ipuçlarından olan Philadelphia kromozomu araştırmacılarının evinde olma şansını bulmuştur. Günümüzde de tamamen genomik – gen biliminin kölesi durumunda olduğunu düşündüğü ilaç sektörü Gatenby’ nin ilgisini çekmemiş ve hücrelerin neden patlarcasına büyüyerek onu besleyen vücudu öldürmeye çalıştığı ana fikri üzerine yoğunlaşmayı tercih etmiştir.

Newton’ un “Hareket Yasaları” dahilinde, matematik sanki bir anahtar gibidir. Matematik zaten finans ve hava tahmin modellemelerinde fazlasıyla hassas dış kuvvetlerin hesaplanmasında kullanılmaktadır. Diğer onkologların matematiksel modellemenin deney yapamayacak kadar aptal olanlar için olduğunu veya kanserin modellenemeyecek kadar karmaşık olduğunu söylemesi Gatenby’ i durdurmamış ve tıp sektöründe formal hiçbir deneyimi bulunmayan beş matematikçi eşliğinde “Entegre Matematiksel Onkoloji Departmanı”nı kurmuştur.

“Tabiki kanser karmaşıktır fakat çok karmaşık olduğunu nasıl söyleriz? Karmaşıklık bile altında basit kurallar barındırabilir ve biz herkesin kendi küçük kanser kasırga modeli olduğunu bulmaya çalışıyoruz.” – Sandy Anderson, Matematikçi

Anderson’ un bilgisayar modellemesinde meme kanserini görüntülüyoruz. Yeşil renk seçilerek modellenmiş hücrelerin bir bulut gibi ekrana yayılmasının ardından değişik tedaviler sonrasında neler olduğunu görüyoruz; bazen yavaşlıyor ama bazen bir patlama yaşanıyor. Hastalığa bir sezgisel rasyonel yaklaşım olarak düşünülecek bu modelleme çok da kolay değil çünkü FDA tarafından onaylanan bir düzine ilacın tanının evre ve tipine göre değişebilen birçok kombinasyonu olabiliyor ve doktorlar işe yarayacağını “düşündükleri” bileşimi seçiyorlar.

“Kanser birçok patikada yol alabilir ve biyolojinin duvara çarptığı yerlerde matematik bize cevaplar sunabilir.” – Donald A. Berry, M.D. Anderson Cancer Center Biyoistatistik Departmanı, Houston.

Denklemler, eğer hastalara yardımcı olamıyorlar ise bir anlam ifade etmezler. Gatenby, 2005 senesinde başına geçtiği Arizona Üniversitesi Radyoloji Departmanında sadece kasırganın yönünü tahmin etmekle kalmayıp rotası üzerindeki şehirleri de kurtarabilme amaçlı olarak kanserin evrimi ve karsinogenez üzerindeki rolünü anlamaya çalışmıştır. Darwin’ in doğal seleksiyon kurallarının yardımcı olabileceğini uman Gatenby, kanserin hareketlerini haritalamada matematiğin yardımını tasarlamış fakat evrime istemeden yardımcı olarak, kasırgaları kanserlere bizim çevirdiğimiz sonucunda karar kılmıştır. En kötüsü de bunu hayatları kurtarmak adına yapmamızdır.

1970’lerde tarım endüstrisi sentetik kimyasal ilaçların sınırını keşfetti fakat rastgele kullanımının böceklerin çoğunu öldürdüğü halde sağ kalan azınlığın daha da güçlenerek ve zehire direnç kazanarak ortaya çıkışına neden olduğu görüldü. “Sizi öldürmeyen daha güçlü yapar” klişesinin evrimsel versiyonu olan bu süreç 23 Aralık 1971’ de başkan Nixon’ un hayata geçirdiği “Ulusal Kanser Antı” çerçevesinde yürürlüğe giren “Entegre Haşere Yönetimi” ile tüm popülasyonun yok edilmeye çalışılması yerine akıllı bir kimyasal kullanım metodu yoluyla kontrol edilebilir bir kapsam tutulması hedefine yönlendirildi. Her zaman haşereler olacaktı ve hedef maksimum kimyasal dozu kullanmak yerine daha az doz ile yayılmayı önlemekti.

Günümüzde bir kemoterapi hastasının bitmek bilmeyen döngüsü kötü hücrelerin yanında iyilerinin de öldürülmesidir. Haşere uzmanları kanser uzmanlarının göremediğini görmüş olabilirlermi? Kanser tedavisi de kolay yok edilebilen hücreleri temizledikten sonra geride kuvvetli karsinojenik savaşçılar bırakıyor olabilirmi? Direnç gösteren hücrelerin proliferasyonunu şiddetlendirmeye daha az meyilli bir tedavi şekline matematiksel bir yaklaşım bulunabilirmi?

“Kemoterapiye yaklaşımımız kanser hücrelerini birer Rambo’ ya çeviriyor.” Ariosto S. Silva, Matematikçi.

Cancer Research’ de yayımlanan Gatenby makalesi; Uyarlanabilir Adaptif Terapi’ den:
“Tümör, niteliksel olarak hızla büyümeye meyilli ve kemoterapiye duyarlı hücreler ile gelişime isteksiz ve kemoterapiye dirençli hücrelerden oluşur. Standart tedavide maksimum tolere edilebilen kemo dozunu vermek duyarlı hücreleri yok eder fakat giden bu hücrelerin bariyerinin ardında mağaralarından çıkmaları için elverişli koşul ve alanı bulan uyuyan, saklanmış ve güçlü hücreler yaratılmış olur.”

Zindelikler Dileriz...

Newsweek, 28 Mart 2014 tarihli Alexander Nazaryan makalesinden adapte edilmiştir.

Yüksek çözünürlükte imaj için  http://www.pinterest.com/pin/390265123932014830/