23 Ağustos 2013 Cuma

KADINLARDA MEME KANSERi TEDAVi SONRASI DÜZENLEMELERi VE KiŞiLiK DEĞiŞiMi






KURAM

Anlatılara dayalı ve niteliksel kanıtlar, kadınların adjuvan meme kanseri tedavisini takip eden aylardaki tedavi düzenlemelerinin kanser olma statüsündeki belirsizliğin sıradan tedavi ile birleşmesiyle ilişkili “güvenlik ağı” kaybı nedeniyle sekteye uğrayabileceğini düşündürmektedir. Bu çalışma, meme kanseri tedavisini takip eden üç ay içerisindeki hayat kalite ve sıkıntılarını ve aynı zamanda da düzenlemelerin kişiliksel ve kavramsal öngörücülüğünü incelemektedir. 89 katılımcı kadın, sıkıntı, hayat kalitesi, sağlık durumu, kişilik değişimleri ve kanser hakkında ortak hissettikleri inançlar ile ilgili üç zaman noktasında incelenmişlerdir; adjuvan tedavisinin sonuna doğru, tedavi bitimini takip eden üç hafta ve tedaviden üç ay sonrası. Sonuçlar, meme kanseri tedavisi sonrası hastaların dikkati çekecek derecede uyumlu olması: düşük seviyelerde kaygı ve depresyon ile iyi seviyelerde sağlık ile ilişkilendirilmiş bir hayat kalitesi bulunduğunu göstermiştir. Bununla beraber kadınlar fiziksel semptomlar, potansiyel iyileşme, “yeni normal” bir hayat kurmak veya “normal hayat” a dönmek konusunda belirli kaygılarda taşırlar. Daha ötesi; sonuçlar tedavi sonrası kişilik değişimlerinin yaygınlığını ve sağlık açısından dikkate değer ölçüde değişimlerin olduğunu da göstermiştir. Sağlık gelişmeleri yapılan düzenlemelerle ilişkili olduğu halde bu değişimler çoğunlukla stres ve sıkıntı öngörmüştür. Kadınların meme kanseri hakkında ortak hissetikleri inançlar onları kişilik değişimi ve hangi davranışlarını değiştirmeleri gerektiğine karar vermeleri anlayışına yönlendirmiştir. Kanser üzerinde kontrolü algılayabilen kadınlar, kanseri kronik olarak değil akut olarak görmüş, kontrol edilebilir nedenlere bağlı vasıflandırmış, kişilik değişimi ve psikolojik faktörlerin iyileşmeyi sağlayacağı inancı ile huy değişimi ve pozitif sağlık düzenlemelerine yönlenmiştir. İnanç ve kişilik değişimlerinin sıkıntı ve elem ile etkileşebileceği öngörülse de araştırma sonuçlarında tutarlı bir bulgu bulunmamıştır. Sonuçta; meme kanseri hastaları tedavi sonrası aktif olarak “yeni normal” bir hayat yaratmaya başlamış ve sağlığa yönelik pozif değişimler bu sürecin çok önemli bir parçası olmuştur. Kadınların kanser hakkındaki inançlarına değer verip, onlara tedavi sonrası kişilik değişimine yönlendirilmiş bir psikoeğitim müdahalesi sağlamak, fiziksel ve psikolojik olarak iyileşmelerine yardımcı olmaktadır.

“Güvenlik Ağı’ nı tekrar oluşturma Stratejileri”

Başetme Teorisi ve Araştırmalar

Tedavi bitimi sonrası en önemli çalışma güvenlik Ağı’ nı tekrar oluşturma, bir başka deyişle kanserin durumu hakkındaki belirsizlik ve tekrarlamasını önleme ile ilgili aktif stratejiler geliştirmektir. Başetme teorisi bu çalışmayı kavramsallaştırmak için bir perspektif sunmaktadır. Lazarus başetmeyi “kişiyi zorlayan ve kişinin öz kaynaklarını aşmış olarak değerlendirilen spesifik dış ve/veya iç istemleri yönetebilmek için süregelen kavramsal ve davranışsal çabalar” olarak tanımlar (Lazarus, 1993). Tedavi seanslarına katılmak ve tedavi süresince rutin medikal kontroller kanserle başetmek için aktif davranışsal stratejiler olarak düşünülebilir. Kişinin sağlığındaki belirsizlikle başetmek için bulunacak yeni davranışsal stratejiler, kaygıyı azaltarak yeniden başlangıç periyoduna uyumu kolaylaştırır.
Araştırmalar aktif başetmenin kronik stres vericileri yoketme ile ilişkilendiğini ifade etmişti. Başetme edebiyatının meta-analizi ise ilgi dağıtıcı teknikler ve inkar kurguları gibi agresif başetme stratejilerinin kısa dönemde iyi, dikkat çekici stratejiler olan aktif izleme ile başetme ve duyusal bilgilere odaklanma tekniklerinin ise uzun dönemde daha efektif olduğunu göstermiştir (Suls & Fletcher, 1985). Sonuç olarak bu yazarlar agresif stratejilerin daha önemsiz ve görece stresli hayat olaylarında iyi işleyebileceğini, diğer dikkat çekici stratilerin ise meme kanseri gibi uzun dönem stres ve yeniden uyum gerektiren olaylarda işleyebileceğini önermişlerdir.
Meme kanseri tedavisini bitiren hastalar kanser ile ilişkilendirdikleri stres vericilerin yönetiminde agresif stratejilerin tersine aktif stratejiler ile daha başarılı olmaktadırlar. Örneğin; tedavi sonrası bilgi araştırmasına yönelen hastaların 6 ay sonra daha kaliteli bir hayatı yakaladığı öngörülmüştür (Ransom, Jacobsen, Schmidt, & Andrykowski, 2005). Diğer bir örnekte, Carver ve arkadaşları (1993) kabullenme, mizah, espri anlayışı ve pozitif çerçeveden bakma gibi başetme stratejilerini kullanan meme kanseri hastalarının daha az koşut zamanlı kaygı yaşadığını kanıtlamıştır.
Bu çalışmaların çoğu kadınların aktif medikal tedavi aldığı dönemlerdeki başetme süreçlerinde izlendiği halde Stanton ve arkadaşları  aynı aktif başetme gayretlerinin hayata tekrar-giriş periyodunu da düzenlediğini gözlemlemişlerdir. Adjuvan tedavisinin bitiminden sonraki 20 hafta boyunca ve üç ay sonrasında kadın hastalar değerlendirilmiştir. Tedavi sonrasındaki 20 hafta boyunca hissettikleri tüm duygularını tamamiyle ifade ederek başetmeye çalışan kadınlar çok daha az kaygı, daha az medikal kontrol ve dinçlik hissetmişlerdir. Agresif kabullenme stili ameliyat sonrasındaki 3 ay boyunca daha az kaygı verici gibi görünsede ameliyattan 1 yıl sonrasına kadar tekrarlanma korkusunu da beraberinde getirmektedir (Stanton, Danoff-Burg, & Huggins, 2002). Bu gurup, kişinin tedavi sonrasındaki 20 hafta boyunca kanser hakkındaki düşünce ve hislerini yazmasının aktif bir başetme metodu olduğunu da açıklamıştır. En derin duygu, his ve düşüncelerini yazabilen kadınlar daha az fiziksel semptom yaşamış ve çok daha az medikal problem randevusu almıştır (Stanton et al., 2002).

Üzüntü ve kaygı ile ilişkili tekrar-giriş sorunları

Tedaviyi takip eden aylarda neden uyum ve düzenleme problemleri yaşanır? Öncelikle, kadınlar hala tedavinin fiziksel etkileri ile uğraşıyor olabilirler. Meme kanseri tedavisini tamamlamış kadınların yeraldığı tedavi sonrası aralıklı çalışmada, kadınların dörtte biri en öncelikli problemlerini fiziksel problemler olarak göstermiştir (Stanton, Ganz, Rowland et al., 2005).
Beisecker ve arkadaşları (1997) 21 hasta ile kemoterapi sonrası ve 6 ay sonrası görüşmüştür. Tedavi sonrası kadınlarda yorgunluk, mide bulantısı, enfeksiyonlar ve saç kaybı şikayetleri görülmüştür. 6 ay sonra ise yorgunluk ve saç problemlerinin devam edebildiği ve bunlara tırnak problemleri, menopoz ve kilo artışının da eklenebildiği görülmüştür. Tekrar-giriş devresindeki diğer kaygı verici unsurlar ise lenfödem, düşük libido ve erken menepozdur (Schnipper, 2001).
Pek çok kadın süregelen tedavi problemlerinin devamını beklemediği ve tedavi bitiminin hemen ardından “normal” e dönüşün gerçekleşeceğine inandığından dolayı üzüntü yaşamıştır (Beisecker, 1997). Önerilmiş bir projedeki pilot çalışmada konuştuğumuz kadınların büyük çoğunluğu tedavi sonrasında fiziksel fonksiyonlarının hemen normale dönüşmesini bekledikleri halde tedavi ile ilişkili etkilerin ne kadar uzun sürdüğüne şaşırdıklarını ifade etmişlerdir. İyileşme dönemi ile ilgili bir hasta şunları söylemiştir; “Doktor ve hemşirelerim beklenti sınırım hakkında birşey söylemedikleri için gerçekdışı iyileşme beklentileri yaşadığımı söyleyebilirim” (Ulusal Kanser Enstitüsü, 2002). Tedavi sonrası hastaların hemen iyileşmesi tedavinin bitimiyle ilgili ortak bir “mit”, bir “efsane” dir (Stanton ve arkadaşları, 2005).
Kanser ve tedavi ile ilişkili fiziksel problemeler tedavi sonrası dönemde de devam etse bile (Deshields et al., 2005; Vinokur, Threatt, Vinokur-Kaplan, & Satarino, 1990) fiziksel statü düzelir ve hastalar artık medikal tedaviye odaklanmak zorunda kalmazlar. Bazı yazarlar daha az medikal tedavi ve fiziksel problem yaşamanın psikolojik mücadeleye olumsuz etkileri konusunda hemfikirdirler (McQuellon et al., 1998; Schnipper, 2001). Bu fikir ile tutarlı olarak MacQuellon ve arkadaşları tedavi sonrasındaki bir yıl içerisinde hayat kalitesi yükseldiği halde hastaların iş, aile, arkadaş, finans, gelecek ve sağlık hakkındaki kaygılarının arttığını bulmuşlardır. Meme kanseri tedavisini tamamlamış hastalar ile 2 – 4 hafta sonra yapılan söyleşilerde kadınların korkularını yansıtabilmelerinin yalnızca başlangıcında oldukları izlenmiştir (Lethborg, Kissane, Burns, Snyder, 2000). Hastalarla tedavi sonrası aralıklı yapılan çalışmalarda genel kaygının %51 i duygusal, %26 sı fiziksel ve %11 de kişilik ile alakalı olarak bulunmuştur (Stanton, Ganz, Rowland et al., 2005).
Stanton ve arkadaşları (2005) tarafından bulunan bir diğer önemli “mit” de hastaların tedavi bitiminden sonra desteğe ihtiyaçları olmadığı inancıdır. Ayrıntılı olarak ise, sosyal destek tedavi sonrasında da stabil olarak kalmalıdır (Vikour et al., 1990). Meme kanseri tedavisini tamamlamış hastaların hemen hepsi, sosyal destek olduğu halde hayatlarındaki insanların onların hala kanser ile ilişkili fiziksel ve psikolojik sorunlarla boğuştuklarını anlamadıklarını belirtmişlerdir. Benzer gözlemler de raporlanmıştır (Schnipper, 2001).
Duygusal destek ihtiyacının tedavi süresinden çok tedavi sonrasında bir ihtiyaç olduğu ve hastaların bir destek grubuna ihtiyaç duyduğu tüm sosyal çalışanlar tarafından da gözlemlenmiştir (Schnipper, 2001).
Kişilik ile ilgili zorluklar, ilişki kurma ve seksüel yetersizlik hissi gibi problemler sosyal destek hissi azaldığı algılandığında şiddetlenerek artmaktadır (Schnipper, 2001). Rutin tedavi ve medikal randevuların son bulması, hastaya, destek azalması ve kanserin tekrarlaması korkusunda yalnız başına bırakılmış hissi verebilmektedir (Lethborg, Kissane, Burns, & Snyder, 2000). Medikal personelin azalan rolü Mullan (1985) tarafından “Birçok hasta ve ailesinin kendi kendilerini sağlıklı bir dünyada beceriksizce korumaya çalıştıklarını düşündüren bir durum” olarak açıklanmıştır (S.272). Bir hastanın ifadesi şu şekildedir: “Hergün radyoterapi tedavisine gittim, beni tedavi ettiler ve biz bir aile gibiydik... Şimdi aniden ayrıldık..” (Ulusal Kanser Enstitüsü, 2002, s.59). Sağlık tedavisi sağlayıcılarından yokolan bu destek aile ve arkadaşlar tarafından sağlanacak desteğe olan ihtiyacı büyük ölçüde arttırmaktadır.
Belkide tedavi sonrasındaki en belirgin kaygı ve üzüntü kaynağı “Güvenlik Ağı” nı kaybetme hissidir (Ward, 1992). Düzenli olarak kanser tedavisi (kemoterapi ve radyoterapi seansları) almak ve medikal randevular kanseri yoketme, büyümesini ve tekrarlamasını önleme açısından büyük anlam barındırırlar. Tedavi bittiğinde bu aktif başetme stratejisi de bitmiş gibi hissedilir. Tedavi sonrası çalışmalarda kanserin tekrarlaması olasılığı kadınların %39 unun temel kaygısı olarak gözlenmiştir (Stanton, Ganz, Rowland et al., 2005). Meme kanseri tedavisini tamamlayan kadınlar ile tedavi sonrasındaki 2 – 4 hafta içinde yapılan söyleşilerde rutin medikal kontrollerin bitmesi en çok ifade edilen korku olmuştur (Lethborg, Kissane, Burns, & Snyder, 2000). Diğer bir çalışmada ise adjuvan kemoterapi alan hastaların %29 u tedavinin bitmesini “Güvenlik Ağı” nın sona ermesi olarak görmüştür (Ward, Viergutz, Tormey, deMuth, & Paulen, 1992). Durumu araştırmasında en iyi ifade eden McKinley (2000) dir;
“Şimdi ameliyatımı, kemoterapimi, radyoterapimi bitirdim ve yeniden inşaa edildim. Medikal profesyonellere göre tamamım. Ama ben –tamam- hissetmiyorum. Sadece tedavi edilebilecek bir hastalıktan ölçülemeyen ve emin olunamayan bir hayatta kalma mücadelesine taşındık. Aktif tedavi –itina edilmek- ti (S.479).

Tedavi sonrası davranış karışıklıkları ve yönetimi

Konuştuğumuz meme kanseri hastalarının tamamı tedavi sonrası neler yapılması gerektiği konusunda sağlık çalışanlarından daha fazla yönlendirme ihtiyacı hisettiklerini belirtmişlerdir; özellikle de hayat stili değişiklikleri konusunda. Mckinley’ in, meme kanseri tedavisini tamamlamış bir fizikçi olarak olarak önceden de belirttiği gibi, “güvenlik ağı” nın tekrar inşası konusundaki arzuları önemli ve kayıtlıdır (2000);

... tedavi bitimi sonrası belirsizlikle mücadele, genellikle doktorun ofisi dışında sürdürülmeye çalışılan ve doktorun düşünüp hakkında konuşmadığı sessiz bir savaştır... Onkologlar meme kanseri hastalarını sadece hayatta kalmaya odaklatır ve yönlendirir ama tedavi sonrası deneyimlenen kayıplar için bir adres gösteremezler. Hastalara hayatlarına korku ve belirsizliğin verdiği darbeyi atlatmalarındaki yollar hakkında yardımcı olmaları da gerekmektedir (S. 480).

Araştırmacılar ve sağlık çalışanları tedavisi bitmiş olan hastaların tedavi sonrası belirsizliklerle başa çıkabilmek için aktif davranış değişiklikleri yönlendirmesine ihtiyaçları olduğunu artık yazılanlar ve kişilik karışıklıkları hakkındaki kanıtlar dahilinde anlamaya başlamışlardır. Örneğin; “Başetme Becerisi Eğitimi” adlı bir makale tedavi bitiminden bir yıl sonrasına kadar meme kanseri galiplerine kişilik karışıklığı ile ilgili bir danışma hattı hakkındaydı. Belirsizlik, fiziksel değişim, kişilik değişimi, ilişkilerdeki değişimler ve diğer olasalıkların tamamı belirtilmişti (Marcus et al., 1998). Kişisel hedeflerini belirleyerek o hedefe ulaşmalarını sağlamak için tedavi sonrası psikoeğitim teknikleri ile meme kanseri galiplerinin “İdareyi Ele Alma” geçişlerini kolaylaştırmak da bir başka yardım metodu idi. (Cimprich et al., 2005).

“Tekrar Giriş” periyodu süresince bazı kanser tedavi merkezleri özel hizmetler de vermektedirler. NCI (National Cancer Institute) tarafından “Geniş Kapsamlı Kanser Merkezleri” olarak adlandırılan bu merkezlerin %70’ i Lenfödem Yönetimi, % 49’ u Destek Grupları Kurma, %38’ i Uzun Dönem Takip Kliniği, %19’ u Tekrar-Giriş Okulu, %14’ ü Beslenme Düzeni Danışmanlığı, %14’ ü Cinsellik ve Doğurganlık Danışmanlığı ve %3’ ü Yorgunluk Yönetimi üzerinedir (Tesauro, Rowland, & Lustig, 2002). Bu data bize göstermektedir ki; meme kanseri sonrası fiziksel ve medikal destek bir anlamda bulunsa bile asıl gerekli olan psikososyal, davranışsal ve pratiksel yardım için hastalar doğru adres bulamamaktadırlar.
 

Erin Susan Costanzo, PhD
Iowa Üniversitesi
Wisconsin-Madison Üniversitesi Hastanesi
Araştırmasından Özetlenmiştir...

Bu ve benzeri araştırmalar "Pembeye ve Hayata" projesinin kurallı gözetimli fiziksel egzersiz programını psikososyal açıdan tamamlayıcı özelliklere sahip olan "Dragon Boat" kürek takımını da proje dahiline alması için atılan adımların başlangıcını oluşturmuştur.
Lütfen herhangi bir sorunuz ve öneriniz bulunuyor ve/veya "Pembe Lotus DBR" kürek takımımıza katılmak istiyorsanız pembeyevehayata@gmail.com adresinden bize ulaşınız.

Zindelikler Dileriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.