KURAM
Anlatılara dayalı ve niteliksel kanıtlar, kadınların
adjuvan meme kanseri tedavisini takip eden aylardaki tedavi düzenlemelerinin kanser
olma statüsündeki belirsizliğin sıradan tedavi ile birleşmesiyle ilişkili
“güvenlik ağı” kaybı nedeniyle sekteye uğrayabileceğini düşündürmektedir. Bu çalışma,
meme kanseri tedavisini takip eden üç ay içerisindeki hayat kalite ve sıkıntılarını
ve aynı zamanda da düzenlemelerin kişiliksel ve kavramsal öngörücülüğünü
incelemektedir. 89 katılımcı kadın, sıkıntı, hayat kalitesi, sağlık durumu,
kişilik değişimleri ve kanser hakkında ortak hissettikleri inançlar ile ilgili
üç zaman noktasında incelenmişlerdir; adjuvan tedavisinin sonuna doğru, tedavi
bitimini takip eden üç hafta ve tedaviden üç ay sonrası. Sonuçlar, meme kanseri
tedavisi sonrası hastaların dikkati çekecek derecede uyumlu olması: düşük
seviyelerde kaygı ve depresyon ile iyi seviyelerde sağlık ile ilişkilendirilmiş
bir hayat kalitesi bulunduğunu göstermiştir. Bununla beraber kadınlar fiziksel
semptomlar, potansiyel iyileşme, “yeni normal” bir hayat kurmak veya “normal
hayat” a dönmek konusunda belirli kaygılarda taşırlar. Daha ötesi; sonuçlar
tedavi sonrası kişilik değişimlerinin yaygınlığını ve sağlık açısından dikkate
değer ölçüde değişimlerin olduğunu da göstermiştir. Sağlık gelişmeleri yapılan
düzenlemelerle ilişkili olduğu halde bu değişimler çoğunlukla stres ve sıkıntı
öngörmüştür. Kadınların meme kanseri hakkında ortak hissetikleri inançlar
onları kişilik değişimi ve hangi davranışlarını değiştirmeleri gerektiğine
karar vermeleri anlayışına yönlendirmiştir. Kanser üzerinde kontrolü
algılayabilen kadınlar, kanseri kronik olarak değil akut olarak görmüş, kontrol
edilebilir nedenlere bağlı vasıflandırmış, kişilik değişimi ve psikolojik
faktörlerin iyileşmeyi sağlayacağı inancı ile huy değişimi ve pozitif sağlık
düzenlemelerine yönlenmiştir. İnanç ve kişilik değişimlerinin sıkıntı ve elem
ile etkileşebileceği öngörülse de araştırma sonuçlarında tutarlı bir bulgu
bulunmamıştır. Sonuçta; meme kanseri hastaları tedavi sonrası aktif olarak
“yeni normal” bir hayat yaratmaya başlamış ve sağlığa yönelik pozif değişimler
bu sürecin çok önemli bir parçası olmuştur. Kadınların kanser hakkındaki
inançlarına değer verip, onlara tedavi sonrası kişilik değişimine
yönlendirilmiş bir psikoeğitim müdahalesi sağlamak, fiziksel ve psikolojik
olarak iyileşmelerine yardımcı olmaktadır.
“Güvenlik Ağı’ nı
tekrar oluşturma Stratejileri”
Başetme Teorisi ve
Araştırmalar
Tedavi bitimi sonrası en önemli çalışma güvenlik Ağı’ nı
tekrar oluşturma, bir başka deyişle kanserin durumu hakkındaki belirsizlik ve
tekrarlamasını önleme ile ilgili aktif stratejiler geliştirmektir. Başetme
teorisi bu çalışmayı kavramsallaştırmak için bir perspektif sunmaktadır.
Lazarus başetmeyi “kişiyi zorlayan ve kişinin öz kaynaklarını aşmış olarak değerlendirilen
spesifik dış ve/veya iç istemleri yönetebilmek için süregelen kavramsal ve
davranışsal çabalar” olarak tanımlar (Lazarus, 1993). Tedavi seanslarına
katılmak ve tedavi süresince rutin medikal kontroller kanserle başetmek için
aktif davranışsal stratejiler olarak düşünülebilir. Kişinin sağlığındaki
belirsizlikle başetmek için bulunacak yeni davranışsal stratejiler, kaygıyı
azaltarak yeniden başlangıç periyoduna uyumu kolaylaştırır.
Araştırmalar aktif başetmenin kronik stres vericileri
yoketme ile ilişkilendiğini ifade etmişti. Başetme edebiyatının meta-analizi ise
ilgi dağıtıcı teknikler ve inkar kurguları gibi agresif başetme stratejilerinin
kısa dönemde iyi, dikkat çekici stratejiler olan aktif izleme ile başetme ve
duyusal bilgilere odaklanma tekniklerinin ise uzun dönemde daha efektif
olduğunu göstermiştir (Suls & Fletcher, 1985). Sonuç olarak bu yazarlar
agresif stratejilerin daha önemsiz ve görece stresli hayat olaylarında iyi
işleyebileceğini, diğer dikkat çekici stratilerin ise meme kanseri gibi uzun
dönem stres ve yeniden uyum gerektiren olaylarda işleyebileceğini
önermişlerdir.
Meme kanseri tedavisini bitiren hastalar kanser ile
ilişkilendirdikleri stres vericilerin yönetiminde agresif stratejilerin tersine
aktif stratejiler ile daha başarılı olmaktadırlar. Örneğin; tedavi sonrası
bilgi araştırmasına yönelen hastaların 6 ay sonra daha kaliteli bir hayatı
yakaladığı öngörülmüştür (Ransom, Jacobsen, Schmidt, & Andrykowski, 2005).
Diğer bir örnekte, Carver ve arkadaşları (1993) kabullenme, mizah, espri
anlayışı ve pozitif çerçeveden bakma gibi başetme stratejilerini kullanan meme
kanseri hastalarının daha az koşut zamanlı kaygı yaşadığını kanıtlamıştır.
Bu çalışmaların çoğu kadınların aktif medikal tedavi
aldığı dönemlerdeki başetme süreçlerinde izlendiği halde Stanton ve
arkadaşları aynı aktif başetme
gayretlerinin hayata tekrar-giriş periyodunu da düzenlediğini
gözlemlemişlerdir. Adjuvan tedavisinin bitiminden sonraki 20 hafta boyunca ve
üç ay sonrasında kadın hastalar değerlendirilmiştir. Tedavi sonrasındaki 20
hafta boyunca hissettikleri tüm duygularını tamamiyle ifade ederek başetmeye
çalışan kadınlar çok daha az kaygı, daha az medikal kontrol ve dinçlik
hissetmişlerdir. Agresif kabullenme stili ameliyat sonrasındaki 3 ay boyunca
daha az kaygı verici gibi görünsede ameliyattan 1 yıl sonrasına kadar
tekrarlanma korkusunu da beraberinde getirmektedir (Stanton, Danoff-Burg, &
Huggins, 2002). Bu gurup, kişinin tedavi sonrasındaki 20 hafta boyunca kanser
hakkındaki düşünce ve hislerini yazmasının aktif bir başetme metodu olduğunu da
açıklamıştır. En derin duygu, his ve düşüncelerini yazabilen kadınlar daha az
fiziksel semptom yaşamış ve çok daha az medikal problem randevusu almıştır
(Stanton et al., 2002).
Üzüntü ve kaygı ile
ilişkili tekrar-giriş sorunları
Tedaviyi takip eden aylarda neden uyum ve düzenleme
problemleri yaşanır? Öncelikle, kadınlar hala tedavinin fiziksel etkileri ile
uğraşıyor olabilirler. Meme kanseri tedavisini tamamlamış kadınların yeraldığı
tedavi sonrası aralıklı çalışmada, kadınların dörtte biri en öncelikli
problemlerini fiziksel problemler olarak göstermiştir (Stanton, Ganz, Rowland
et al., 2005).
Beisecker ve arkadaşları (1997) 21 hasta ile kemoterapi
sonrası ve 6 ay sonrası görüşmüştür. Tedavi sonrası kadınlarda yorgunluk, mide
bulantısı, enfeksiyonlar ve saç kaybı şikayetleri görülmüştür. 6 ay sonra ise
yorgunluk ve saç problemlerinin devam edebildiği ve bunlara tırnak problemleri,
menopoz ve kilo artışının da eklenebildiği görülmüştür. Tekrar-giriş
devresindeki diğer kaygı verici unsurlar ise lenfödem, düşük libido ve erken
menepozdur (Schnipper, 2001).
Pek çok kadın süregelen tedavi problemlerinin devamını
beklemediği ve tedavi bitiminin hemen ardından “normal” e dönüşün
gerçekleşeceğine inandığından dolayı üzüntü yaşamıştır (Beisecker, 1997).
Önerilmiş bir projedeki pilot çalışmada konuştuğumuz kadınların büyük çoğunluğu
tedavi sonrasında fiziksel fonksiyonlarının hemen normale dönüşmesini
bekledikleri halde tedavi ile ilişkili etkilerin ne kadar uzun sürdüğüne
şaşırdıklarını ifade etmişlerdir. İyileşme dönemi ile ilgili bir hasta şunları
söylemiştir; “Doktor ve hemşirelerim beklenti sınırım hakkında birşey
söylemedikleri için gerçekdışı iyileşme beklentileri yaşadığımı söyleyebilirim”
(Ulusal Kanser Enstitüsü, 2002). Tedavi sonrası hastaların hemen iyileşmesi
tedavinin bitimiyle ilgili ortak bir “mit”, bir “efsane” dir (Stanton ve
arkadaşları, 2005).
Kanser ve tedavi ile ilişkili fiziksel problemeler tedavi
sonrası dönemde de devam etse bile (Deshields et al., 2005; Vinokur, Threatt,
Vinokur-Kaplan, & Satarino, 1990) fiziksel statü düzelir ve hastalar artık
medikal tedaviye odaklanmak zorunda kalmazlar. Bazı yazarlar daha az medikal
tedavi ve fiziksel problem yaşamanın psikolojik mücadeleye olumsuz etkileri
konusunda hemfikirdirler (McQuellon et al., 1998; Schnipper, 2001). Bu fikir
ile tutarlı olarak MacQuellon ve arkadaşları tedavi sonrasındaki bir yıl
içerisinde hayat kalitesi yükseldiği halde hastaların iş, aile, arkadaş,
finans, gelecek ve sağlık hakkındaki kaygılarının arttığını bulmuşlardır. Meme
kanseri tedavisini tamamlamış hastalar ile 2 – 4 hafta sonra yapılan
söyleşilerde kadınların korkularını yansıtabilmelerinin yalnızca başlangıcında
oldukları izlenmiştir (Lethborg, Kissane, Burns, Snyder, 2000). Hastalarla
tedavi sonrası aralıklı yapılan çalışmalarda genel kaygının %51 i duygusal, %26
sı fiziksel ve %11 de kişilik ile alakalı olarak bulunmuştur (Stanton, Ganz,
Rowland et al., 2005).
Stanton ve arkadaşları (2005) tarafından bulunan bir
diğer önemli “mit” de hastaların tedavi bitiminden sonra desteğe ihtiyaçları
olmadığı inancıdır. Ayrıntılı olarak ise, sosyal destek tedavi sonrasında da
stabil olarak kalmalıdır (Vikour et al., 1990). Meme kanseri tedavisini
tamamlamış hastaların hemen hepsi, sosyal destek olduğu halde hayatlarındaki
insanların onların hala kanser ile ilişkili fiziksel ve psikolojik sorunlarla
boğuştuklarını anlamadıklarını belirtmişlerdir. Benzer gözlemler de raporlanmıştır
(Schnipper, 2001).
Duygusal destek ihtiyacının tedavi süresinden çok tedavi
sonrasında bir ihtiyaç olduğu ve hastaların bir destek grubuna ihtiyaç duyduğu
tüm sosyal çalışanlar tarafından da gözlemlenmiştir (Schnipper, 2001).
Kişilik ile ilgili zorluklar, ilişki kurma ve seksüel
yetersizlik hissi gibi problemler sosyal destek hissi azaldığı algılandığında
şiddetlenerek artmaktadır (Schnipper, 2001). Rutin tedavi ve medikal
randevuların son bulması, hastaya, destek azalması ve kanserin tekrarlaması
korkusunda yalnız başına bırakılmış hissi verebilmektedir (Lethborg, Kissane,
Burns, & Snyder, 2000). Medikal personelin azalan rolü Mullan (1985)
tarafından “Birçok hasta ve ailesinin kendi kendilerini sağlıklı bir dünyada
beceriksizce korumaya çalıştıklarını düşündüren bir durum” olarak açıklanmıştır
(S.272). Bir hastanın ifadesi şu şekildedir: “Hergün radyoterapi tedavisine
gittim, beni tedavi ettiler ve biz bir aile gibiydik... Şimdi aniden
ayrıldık..” (Ulusal Kanser Enstitüsü, 2002, s.59). Sağlık tedavisi
sağlayıcılarından yokolan bu destek aile ve arkadaşlar tarafından sağlanacak
desteğe olan ihtiyacı büyük ölçüde arttırmaktadır.
Belkide tedavi sonrasındaki en belirgin kaygı ve üzüntü
kaynağı “Güvenlik Ağı” nı kaybetme hissidir (Ward, 1992). Düzenli olarak kanser
tedavisi (kemoterapi ve radyoterapi seansları) almak ve medikal randevular
kanseri yoketme, büyümesini ve tekrarlamasını önleme açısından büyük anlam
barındırırlar. Tedavi bittiğinde bu aktif başetme stratejisi de bitmiş gibi
hissedilir. Tedavi sonrası çalışmalarda kanserin tekrarlaması olasılığı
kadınların %39 unun temel kaygısı olarak gözlenmiştir (Stanton, Ganz, Rowland
et al., 2005). Meme kanseri tedavisini tamamlayan kadınlar ile tedavi
sonrasındaki 2 – 4 hafta içinde yapılan söyleşilerde rutin medikal kontrollerin
bitmesi en çok ifade edilen korku olmuştur (Lethborg, Kissane, Burns, &
Snyder, 2000). Diğer bir çalışmada ise adjuvan kemoterapi alan hastaların %29 u
tedavinin bitmesini “Güvenlik Ağı” nın sona ermesi olarak görmüştür (Ward,
Viergutz, Tormey, deMuth, & Paulen, 1992). Durumu araştırmasında en iyi ifade
eden McKinley (2000) dir;
“Şimdi ameliyatımı,
kemoterapimi, radyoterapimi bitirdim ve yeniden inşaa edildim. Medikal
profesyonellere göre tamamım. Ama ben –tamam- hissetmiyorum. Sadece tedavi
edilebilecek bir hastalıktan ölçülemeyen ve emin olunamayan bir hayatta kalma
mücadelesine taşındık. Aktif tedavi –itina edilmek- ti (S.479).
Tedavi sonrası
davranış karışıklıkları ve yönetimi
Konuştuğumuz meme kanseri hastalarının tamamı tedavi
sonrası neler yapılması gerektiği konusunda sağlık çalışanlarından daha fazla
yönlendirme ihtiyacı hisettiklerini belirtmişlerdir; özellikle de hayat stili
değişiklikleri konusunda. Mckinley’ in, meme kanseri tedavisini tamamlamış bir
fizikçi olarak olarak önceden de belirttiği gibi, “güvenlik ağı” nın tekrar
inşası konusundaki arzuları önemli ve kayıtlıdır (2000);
... tedavi bitimi sonrası
belirsizlikle mücadele, genellikle doktorun ofisi dışında sürdürülmeye
çalışılan ve doktorun düşünüp hakkında konuşmadığı sessiz bir savaştır...
Onkologlar meme kanseri hastalarını sadece hayatta kalmaya odaklatır ve
yönlendirir ama tedavi sonrası deneyimlenen kayıplar için bir adres
gösteremezler. Hastalara hayatlarına korku ve belirsizliğin verdiği darbeyi
atlatmalarındaki yollar hakkında yardımcı olmaları da gerekmektedir (S. 480).
Araştırmacılar ve sağlık çalışanları tedavisi bitmiş olan
hastaların tedavi sonrası belirsizliklerle başa çıkabilmek için aktif davranış
değişiklikleri yönlendirmesine ihtiyaçları olduğunu artık yazılanlar ve kişilik
karışıklıkları hakkındaki kanıtlar dahilinde anlamaya başlamışlardır. Örneğin;
“Başetme Becerisi Eğitimi” adlı bir makale tedavi bitiminden bir yıl sonrasına
kadar meme kanseri galiplerine kişilik karışıklığı ile ilgili bir danışma hattı
hakkındaydı. Belirsizlik, fiziksel değişim, kişilik değişimi, ilişkilerdeki
değişimler ve diğer olasalıkların tamamı belirtilmişti (Marcus et al., 1998).
Kişisel hedeflerini belirleyerek o hedefe ulaşmalarını sağlamak için tedavi
sonrası psikoeğitim teknikleri ile meme kanseri galiplerinin “İdareyi Ele Alma”
geçişlerini kolaylaştırmak da bir başka yardım metodu idi. (Cimprich et al.,
2005).
“Tekrar Giriş” periyodu süresince bazı kanser tedavi
merkezleri özel hizmetler de vermektedirler. NCI (National Cancer Institute)
tarafından “Geniş Kapsamlı Kanser Merkezleri” olarak adlandırılan bu
merkezlerin %70’ i Lenfödem Yönetimi, % 49’ u Destek Grupları Kurma, %38’ i
Uzun Dönem Takip Kliniği, %19’ u Tekrar-Giriş Okulu, %14’ ü Beslenme Düzeni
Danışmanlığı, %14’ ü Cinsellik ve Doğurganlık Danışmanlığı ve %3’ ü Yorgunluk
Yönetimi üzerinedir (Tesauro, Rowland, & Lustig, 2002). Bu data bize
göstermektedir ki; meme kanseri sonrası fiziksel ve medikal destek bir anlamda
bulunsa bile asıl gerekli olan psikososyal, davranışsal ve pratiksel yardım
için hastalar doğru adres bulamamaktadırlar.
Erin Susan Costanzo, PhD
Iowa Üniversitesi
Wisconsin-Madison Üniversitesi Hastanesi
Araştırmasından Özetlenmiştir...
Bu ve benzeri araştırmalar "Pembeye ve Hayata" projesinin kurallı gözetimli fiziksel egzersiz programını psikososyal açıdan tamamlayıcı özelliklere sahip olan "Dragon Boat" kürek takımını da proje dahiline alması için atılan adımların başlangıcını oluşturmuştur.
Lütfen herhangi bir sorunuz ve öneriniz bulunuyor ve/veya "Pembe Lotus DBR" kürek takımımıza katılmak istiyorsanız pembeyevehayata@gmail.com adresinden bize ulaşınız.
Zindelikler Dileriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.