20 Ekim 2013 Pazar

MEME KANSERi GENÇ YAŞTA GELDiĞiNDE …



Meme kanseri yaşa bağlı olmaksızın herkesten bir şeyler çalmaktadır fakat 40 yaşın altında iseniz hayatınızın bazı kilometre taşları ve öncül bağımsızlıklarının tehdit ediliyor olması muhtemeldir.

İstatistiklere göre 40 yaşın altında hedef olmuş kadınların göreceli oranı % 7 civarlarında olsa da genç kadınlar daha belirgin endişeler ve daha düşük hayat beklentileri ile boğuşmak zorundadırlar.

Rahatsız edici bir biçimde yaşları 25 – 38 arasında bulunan genç kadınlarda ileri evre / metastatik meme kanseri istatistiklerinin yükseldiği bir dünyada ( American Medical Association rakamın 1970’ li senelere göre özellikle östrojene bağımlı olan türlerde iki kat arttığını raporlamıştır) bu kadınların tedavi süreci dahil kendilerine meydan okunan bazı konularda neler yapabileceği konusunda bazı bilgileri paylaşmak gereklidir.

Kanser tanısından sonra genç kadınların daha yüksek metastatik hastalık riski bulunması bu grup kadın üzerinde daha agresif tedavi metodlarının kullanılmasını düşündürtmüştür. Bu sertleşen tedavilerin uygulanması sürecinde ise aslında bir kadının adet döngüsü, fertilitesi ve bir çocuk sahibi olma hayalleri bazen göz ardı edilmektedir.

ABD’ de gerçekleştirilen anketlerde tanı alan genç kadınların yarıdan fazlasının tedavi sonrası fertilite hakkında ciddi kaygılar edindiğini fakat sadece % 29 unun bu kaygılarını doktorları ile paylaşarak tedavi opsiyonlarında değişiklik sağlayabildiği belirlenmiştir. Bu sürecin en büyük nedeni genç kadınların sahip olabilecekleri seçenekler hakkında bilgi sahibi olmamaları ve tedavinin fertilite üzerindeki etkileri hakkında medikal profesyonellerin sadece % 61’ inin yeterli ya da yetersiz danışma hizmeti verdiğinin gözlemlenmesidir. Sonuç olarak genç kadınların sadece % 4 ü fertilite koruması elde edebilmiştir. Bu paragraflardan çıkartılacak ilk ev ödevi şudur; Genç tanı konulan kadınlarda fertilite hakkındaki bilgilendirme en üst düzeye çıkartılmalıdır.

Genç kadınlarda ikincil kanser oluşumunu önlemeye yönelik olan kemoterapi menopozu tetiklemektedir. Genç kadınlar genelde kemoterapi sonrası adet döngüsüne devam edebilecek durumda olsalar da over bölgeleri çoğunlukla bir dereceye kadar hasar görebilmektedir.

Hormon pozitif genç kadınlarda tedavi sonrası 5 – 10 yıl süre ile tamoksifen kullanılarak kanser nüks oranlarının yarıya düşürülebilmesinin de bir bedeli bulunmaktadır. Tamoksifen doğum kusurları yaratabildiği için çocuk sahibi olma penceresini çoğu kadın için kapatmakta, çocuk sahibi olmak isteyen bazı kadınların tamoksifen kullanımında doktorlarının önerdiği standartın dışına kaymaları ise büyük hayat riski yaratmaktadır. Bu zor durum dışında Tamoksifen ayrıca bir uterus (rahim) kanseri riskini de birlikte getirmektedir ve genç kadınların erken teşhis konusunda jinekologları ile devamlı diyalog içerisinde olmaları kritik ve zorunludur.

American Cancer Society verilerine göre 40 yaş altında meme kanseri tanısı almış kadınların genetik geri planlarına bağlı olarak ikinci primer kanser riski 3 kat, takip eden ikinci bir meme kanseri riski 4,5 kat fazladır. Bu konuda bazı kemoterapi tedavilerinin olumsuz etkileri bulunsa da bu çok küçük oranlarda kalmaktadır. Yine de üst paragraflardan edinebileceğimiz ikinci hedef şu olmalıdır; Terapötik gayretler genelde orta ve üst yaş grubundaki kadınları hedeflemiştir ve genç kadınlar için yeni yaklaşımlar gereklidir.

Bir meme kanseri sosyal destek grubunun içerisinde bulunmanın faydaları büyüktür fakat genç kadınların kendilerini dışarıda hissedebildiği durumlar da gözlemlenmektedir. Çoğu çoktan anne olmuş, aile, çocuk, eş ve menopoz odaklı, üyelerinin finansal problemleri aştığı ve çoğunlukla emekli oldukları destek gruplarında değişen vücut imajları ile yeni bir ilişkiyi nasıl kontrol edebileceğini düşleyen, vücutlarına güvenerek ve severek ikinci bir şansı vermek isteyen, iş hayatlarını ve kariyelerlerini yaratmak ve/veya devam ederek başarılı olmak isteyen genç kadınların aynı mantaliteyi paylaşması ve destek bulması kolay değildir. Öyleyse üçüncü ev ödevimiz; Genç kadınların kendi sosyal dayanışma gruplarını kurmaya teşvik edilmesi ve bu grupların fiziksel aktivite / egzersiz ile vücut kompozisyonlarını yenileme, hayat kaybı risklerini en aza indirgeme, çevresel faktörlerin etkilerini azaltma, kariyer planlamaları ile ilişkiler gibi pek çok konuda da dışarıdan desteklenmesi olmalıdır. Genç kadınlar açısından birçok bilinmeyen bulunmaktadır fakat bilgiye ulaşılması ve paylaşılması kronik bir hastalıkla birlikte devam edebilecek bir yaşamın ilk kuralı olmalıdır.

Zindelikler Dileriz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.