27 Kasım 2013 Çarşamba

SiZ, KIZINIZ VE ÇEVRESEL KANSEROJENLER



Bütün hastalıklar gibi meme kanseri oluşumunda da hem genetik hem de çevresel koşullar etkilidir ve çevresel koşullara olan bu bağımlılık meme kanserini geniş anlamda korunulabilir bir hastalık haline getirmektedir. Genetik yapımızı değiştiremeyeceğimize göre çevresel koşullarımızı düzeltmeye odaklanmamız kanser riskinin azalmasında büyük rol oynayabilmektedir; tabiki bu çevresel faktörleri anlamamız koşulu ile…

Bir kadının hayatı boyunca ergenlikten gebeliğe, emzirmeden menopoza doğru hızlı değişimler geçiren dinamik organı olan memeleri hormon reseptörleri ile doludur. Bu nedenle meme kanserinin çevresel koşullara bağımlılığı ile ilgili araştırmalar son yıllarda meme gelişim sürecinin kritik aşamalarında östrojen-benzeri etkileşimler gösterebilen kimyasalların araştırılmasına yönlendirilmiştir. İşin en ürkütücü yanı ise bu kimyasalların büyük bir kısmının evlerimizde günlük kullanımda olan ürünlerde bulunmasıdır.

Sürprizlerden ilki; ABD dahil pekçok hükümetin ev ve kişisel kullanım için üretilen ürünlerdeki kimyasallara yönelik standart bir kanserojen testi isteği bulunmaması olmuştur. Konuya meme kanseri açısından bakıldığında; östrojenin özelliklerini mimikleyebilen ve/veya meme kanseri tedavi ilaçları ile etkileşime girebilecek ürünlerin toksik madde kontrol yasaları 1976 yılından kalmadır (TSCA 1976) ve 37 yıldır güncelleştirilmemiştir.

Meme kanserinin bu derece yaygınlaşması üzerine devreye giren konsorsiyumlar kanserojenleri detaylı olarak teşhis edebilmek için araştırmalara başlamışlardır ve amaç kanser riskine ek olarak meme gelişiminin tüm evreleri üzerinde de ayrı ayrı çalışmalar yaparak gıda ürünleri ve kimyasal ürünlerde gerekli kontrol yasalarının çıkması için hükümetleri uyarmaktır.

50 yaşın altındaki kadınlarda yükselen oranlarda görülen ve pek çok tanıda da genetik faktörlerin rol oynamadığı meme kanserinde artık ilaç sektöründeki gelişmeler ile uzun yaşamak mümkün olsa da tedavi yolculuğundaki fertilite, nüksetme riskleri ile duygusal ve fiziksel darbeler hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. İlgili konsorsiyum araştırmalarından derleyerek sunmayı planladığımız çevresel kanserojenler ile devam edeceğimiz konunun ileriki yazılarını okumadan önce ise her kadının kendisine sorması gereken soru şudur; “Kendim ve özellikle kızım için bu hastalıktan korunmada neler yapabilirim?”

Zindelikler Dileriz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.