12 Mart 2014 Çarşamba

BESLENME, MiKRO-ORGANiZMALAR VE KANSERDEN KORUNMA



İnsan vücudu hücre sayısının yaklaşık 10 katı kadar mikro-organizma barındırmaktadır. Mikrobiyom biliminin gelişmesi ise bağırsaklarımızda yaşayan trilyonlarca mikro-organizma türlerine bağlı olarak kanser ile beslenme stili arasındaki ilişkiyi görmemize olanak sağlamaktadır.

Bağırsaklarımızdaki mikro-organizmalar (mikrobiyom) yaklaşık 1.5 kg toplam ağırlıkları ile sağlık için öncelikli öneme sahip birtakım fonksiyonları yürütmektedirler. Vitaminleri işlemek, toksinleri parçalamak ve gerekli metabolitleri üretmek ana görevleri olan bu mikro-organizmalar ile kanser arasındaki anahtar ilişki ise gelişen teknolojiler sayesinde anlaşılabilir hale gelmiş ve her bir bireyin farklı ve geniş bir mikrobiyom yapısına sahip olabileceği belirlenmiştir.

2010 senesinde “Nature” da yayımlanan bir çalışma bağırsak mikrobiyomunun 3.3 milyon mikrobiyal gen içerebileceğini ve bunun % 99 kadarının bakteriyel olduğunu bulgulamıştır. Mikrobiyomumuz doğduğumuzda oluşup yaşantımız süresince duruyor olsa da beslenme düzenimiz ile mikrobiyal topluluk ve metabolik aktiviteleri arasında güçlü bir bağ bulunmaktadır. Örneğin; sağlığa yararlı bakyeriler içeren probiyotikler tüketmek geçici olarak mikrobiyom kompozisyonunu değiştirerek sindirim ve bağışıklık fonksiyonlarında gelişme yaratabilmektedirler.

Aberdeen Üniversitesi, Rowett Beslenme ve Sağlık Araştırma Enstitüsü, Moleküler Beslenme Araştırma Başkanı Wendy R. Russell, PhD, tarafından yürütülen araştırma sonucunda beslenme ile manipüle edilen bir mikrobiyom ortamının kansere davetiye çıkarttığı bilinen enflamasyonu tetikleyen metabolitler üzerinde belirgin değişiklikler yaratabildiği açıklanmıştır. Protein ve karbonhidrat üzerine odaklanan Russell ve arkadaşları bir aşamada yüksek-protein düşük-karbonhidrat içeren Atkins diyetini incelemiş, diğer bir aşamada ise proteinini et tabanlı ve soya tabanlı alan iki farklı grubu araştırarak 4 hafta içerisinde et grubundaki enflamatuar moleküllerin incelenen bağırsak mikrobiyom biyolojik örneklerine dayanarak artışını belgelemişlerdir. Yazımızın konu resmi olarak da hayvansal protein alımının artışını konu alan "Public Health Nutrition; 2010" grafiği seçilmiştir.

Değişik popülasyonlar üzerinde mikrobiyomları anlamaya çaliışmak kanserden korunmada beslenmenin önemi hakkındaki araştırmaları genişletmiştir. Asya popülasyonunun meme ve prostat kanserine karşı tutarlı korunmasını sağlayan soya besinleri batı toplumlarında fazla yer bulamamaktadır. Araştırmacıların üzerinde yoğunlaştığı soya izoflavonlarından “daidzein” hakkında Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi eş yöneticisi Johanna Lampe, PhD ise daidzein’ in dönüştüğü aktif metabolitlerin önemine dikkat çekmiştir.

Konuya obezite ve/veya kilo alımı ile kanser arasındaki ilişkiden bakacak olursak bağırsaklarda sağlıklı bir organizma karışımının obezite riskini azaltabileceği bilinmektedir. Bağırsak organizmaları yediğimiz besinlerden ne kadar enerji ya da kalori çekileceği ve kaç kalorinin yağ olarak depolanacağı konusunda hayati bir role sahiptir. MD Anderson’ da bir besinsel epidemiyolog olan Carrie Daniel-MacDougall, PhD, MPH, bu konuda şunları söylemektedir: “Hangi bakterilerin mikrobiyom için ideal ve hangilerinin zararlı olduğu konusunda pek çok bilinmez bulunsa da mikro-organizma yelpazesinin genişliğinin sağlığa yararlı olduğu konusunda birçok şey öğrenmiş bulunuyoruz. Değişik sebze ve meyveler içeren bitki bazlı beslenme stili vücuttaki sağlıklı organizmalar dengesini koruyan en doğru beslenme tarzıdır. Meyve, sebze ve fasülye türleri yüksek lif içerir ve lif sağlam bir bağırsak organizmasına destek olur. Lifli besinler tüketmek pekçok kanser türünde riskin düşmesini sağlar.”

Pre ve probiyotik besinler metabolizmamıza yeni mikro-organizmalar kazandırmakta, aynı zamanda sağlıklı bir karışım oluşabilmesi için mevcut organizma düzeninde değişiklikler yaratmaktadırlar. Asparagus, muz, yulaf, fasulye ve bakliyat gibi prebiyotik besinler bağırsaklarda yaşayan organizmaları beslerken canlı ve yararlı mikro-organizma içeren probiyotik besinler zararlı bakterilerin üremesini baskılamaktadırlar.

“Konu sağlıklı bir mikrobiyom ortamı ile kanser riskinizi düşürmekse, yararlı olanlar sadece uzun-dönemli seçimlerinizdir. Öncelikle sağlıklı bir beslenme tarzı belirleyerek seçeceğiz ve zaman içerisinde ona daha sıkı sarılacağız.” -Carrie Daniel-MacDougall, PhD, MPH.

Zindelikler Dileriz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.